Başkan BARZANİ’NİN, ABD dönüşü ve Türkiye gelişi ile herkesin rengi belli oldu. Başkan Barzani ABD’DE devlet başkanı gibi karşılanması ve Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı tarafından ayni şekilde karşılanması gerçekten Kürtler için bir gurur kaynağı oldu. Başkan Barzani, ABD’de 140. madenin uygulanması ile petrol, doğal gaz ve Peşmerge sorunun çözümüne önemle vurgu yapıldı. Başkan Barzani, Irak Başbakanı Malik’inin tek adam olma isteği giderek diktatörlüğe doğru gidiş olduğunu açıkça ifade ediyor. Başkan Barzani, diyor ki ‘’Irak halkının ve Kürtlerin Irak Başbakanı tarafından devre dışı bırakılmış olduklarını belirterek “yavaş yavaş huzurları bozulmaya başladı ve bu krizin ülkede büyük bir tehlike olacağı kesindir.” O zaman Eylüle kadar biz Irak Hükümetine süre veriyoruz. Bu tavır değişmezse halkımıza gideceğiz.
Gerçekten Dünya ve bölge koşuları Kürtler için fırsatı olduğunu , Kürtler bu fırsatı doğru değerlendirmeleri ve koşullar uygun olduğu bu dönemde risk almaktan korkmamalıdır.
Diğer taraftan, bu dönemde Kürtlerin Ulusal birlik ruhu çok önemlidir. Bu anlamda kazanımlarının bir parçada kalıcı olması giderek bağımsızlığa doğru gideceğini ve diğer parçaların da, garantisi de olacaktır. BDP Başkanı Demirtaşın; Başkan Barzani bizi temsil etmez, sorunumuza katkısı olmaz gibi sözler gerçekten yakışık olmayan saygısız ifadelerdir. BDP Başkanı Demirtaşın Kürdistan bağımsızlığını istememesi ayrıca bir talihsizliktir. Devleti olmayan halk, halk değildir. Halk tabiri ile insan yerine koymazlar.
Yani başımızda BOSNA HERSEK 1,5 milyonluk nüfuslu devletler kurdu. Ve bu devlet BM ‘lerin uluslar arası garantileri vardır. Yani devlet istemiyorsak yüz yıllardır bunca bedel ödemeye ne gerek vardır. Hani ya, Arap Acem ve Türk istemezlerde ulusal çıkarları söz konusu .
Peki Kürtlerin Ulusal bağımsızlık istememesi kimlerin çıkarına? Yani Irak'ın Güney Kürdistan da çatışmaya girmesi, Irak’ın Şiileri Tahran'dan destek alacağını,Türkiye ve Suriye’nin karşı çıkacaklarını herkesin bilmesi lazım: İlginçtir Selahattin Demirtaş Kürdistan kavramını sadece ÖZERK olarak tanımlıyor. Büyük BARZANİ’NİN 1970’lerde Irak Merkezi Hükümetle yaptığı ÖZERK anlaşmadan çok daha geridir. Kürtler asla toprak talebinde vaz geçmemelidir. Demirtaş, Kürtlerin toprak sorunu olmadığını ifade etmek istediğini, Kürtlerin, Kürdistan’nin Türkiye’nin bir parçası olduğunu göndeme getiriyor. Bunun tek anlamı parti çıkarını Kürt ulusal çıkarların üstünde tutmaktır. Oysaki geçen Haziran seçimlerinde ittifakı desteklemenin bir anlamı da, Güney Kürdistan’nin çıkarlarını savunmak ve korumak ve diğer parçalarda birliği savunmaktı. Ve eğer Bağımsızlık sorunu/derdi olmayanların Konferansa katılmaları hiçbir faydası olmaz.
Bu birlik anlayışı 18-19 Eylül Diyarbakır’daki Kürdistan konferansında da, (Kürtler arası birlik bölümünde) vurgu yapılmıştı. Şimdi önümüzdeki süreçte HEWLER’DE Kürt Konferansı yapılması bekleniyor. Böylesi sekter ve Kürdistan Bağımsızlığına ve Başkan Barzani’ye karşı bir tavırla/davranışla Konferansın yapılmasına ve Kürtlerin birliğine hizmet eder mi?
Ayrıca Demirtaş açıkça bunları söylüyor, ertesi günde Başkan Barzani ile görüşme isteğinde bulunuyor. İlginçtir Başkan Barzani’nin, Demirtaşa, söylediği ‘’ Ailem ve ben HALEPÇEDE Kimyasal silahlara ve ölümle mücadele ederek bugünkü konuma geldik, sen sistem içinde mücadele ediyorsun’’.
Özetle gerek Haziran seçimleri gerekse Eylül Diyarbakır konferansı Kürt ve Kürdistan’nin birliğine hizmet edeceği anlayışı ile yapılmıştı. Eğer böyle bir anlayış yok olsaydı ben kendi adıma ne seçime katkım olurdu, nede Konferansa katılırdım. Açıkçası BDP ile birlik ve beraberlik anlayışını yeniden test etmek lazım. Böylesi Kürtlerin birliğinin çok önemli ve gerekli olduğu bir dönemde, partisel çıkarları Kürt ve Kürdistan üstünde tutmak asla yurtseverlikle bağdaşmaz..