raperin_01@hotmail.com
Programlar üzerine
Acaba Dünya'da Kürtler kadar talihsiz bir halk var mıdır?
Öyle talihsiz ki bu halk, yeryüzünde kendi istemleri dışında parçalara
ayrılmışlar.
Öyle talihsiz ki bu halk, anadilleri unutturulmuş ve hala unutturulmaya
çalışılıyor.
Öyle talihsiz ki bu halk, unutturulan diliyle beraber tarihi yani, geçmişi de
unutturuluyor ve halen unutturulmaya çalışılıyor.
Bir söz vardır; derler ya “Geçmişini bilmeyen geleceğini tayin edemez“ Bu
söz doğruysa eğer, Kürtlerin talihsizliği o kadar büyük ki geleceğini de
tayin edemeyecek durumdadır anlamına geliyor.
Hukukun ve demokrasinin uygulandığı ülkelerde halkın refahı gözetilerek ve
halkın istemleri doğrultusunda belirli yasalar düzenlenmiş ve bu yasalarla
halk yönetilmektedir.
Dolayısıyla Dünya'da devletleşme süreçlerini tamamlamış olan, hukukun ve
demokrasinin uygulandığı her ülkede halk,kendi geleceğini kendisi tayin
etmektedir.
Dünya'da kendi halkının refahı ve istemleri gözetilmeden, kendi halkını başka
halkların veya birilerinin refahı için yönlendiren ve yönetmeye çalışan
kurumlar/organizasyonlar da (örgüt,parti,devlet v.b.) geçmişte oldukları
gibi bugün de mevcutturlar.
Tarihte bu türden kurumların/organizasyonların zamanla halkın önüne
geçemediği,yavaş yavaş veya bir anda yok olduklarına rastlanmaktadır.Bugün
de var olan bu türden yapılar bugün veya yarın yani zaman içinde erimeye
mahkumdurlar.
Bir halkın geleceğini tayin etmek kolay değildir.
Geleceği tayin etmede öncü rol oynayan kurumların/organizasyonların,halkın
üzüntülerini,sevinçlerini,duygu ve düşüncelerini yaşayış tarzını ve nasıl
yaşamak istediklerini,benimsediklerini ve reddettiklerini,Dünya'ya bakış
açılarını,kısacası yol göstermeye/yönetmeye talip oldukları halkın en ince
ayrıntısına kadar bütün özelliklerini bilmesi gerekir. Yani yöneten ve
yönetilen birbirinden uzakta değil,aksine iç içe olması gerekir.
Bir halkı yönetmeye talip olan kurumlarların/ organizasyonlar
(örgüt,parti,devlet v.b. gibi)yönetmek istedikleri halkın yukarıda
saydığımız ayrıntı ve özelliklerini göz önünde bulundurup yönetme
kriterlerini içeren program ve tüzüklerini oluşturmak zorundadırlar.
Aksi taktirde oluşturacakları program ve tüzüğün halk nezdinde kabul
görmesi olasılığı çok düşük olur. Dolayısıyla böylesi bir program ve
tüzüğe sahip kurum/organizasyonların halkı yönetme şansları da
olamaz.Şayet yönetme olasılığını yakalasalar bile sahip oldukları ve
kendilerince halka uygun gördüğü ve saydığı program ve tüzükleri zaman
içinde halk için hiç de uygun olmadığı görülecektir.Böyle bir olasılığın
gerçekleşmesi,zaman kaybına neden olmakla beraber bir kaosun (karmaşanın)
bile yaşanmasına neden olabilir.Böyle bir durumda da bu türden program ve
tüzüğe sahip kurumlar/organizasyonlar, ya yok olurlar (Türkiye'de bazı
siyasi partiler gibi), ya da programlarını değiştirmek zorunda kalacaklar
(Türkiye'nin anayasasındaki maddeleri sıkça değiştirdiği gibi)
Siyasi kurumların/organizasyonların önemi kuşkusuz çok büyüktür.Çünkü bu
kurumların/organizasyonların her biri halka doğru yolu gösterme
niyetindedirler ve buna saygı duyulması gerekir.
Fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi kurum/organizasyonları
büyüten/küçülten veya yok eden, oluşturdukları ve sahip oldukları program
ve tüzükleridir.
Dünya'da devletleşme süreçlerini tamamlamış ve tamamlamamış olan
halkların,kurumların/organizasyonların programlarına bakış açıları ve
beklentilerinde farklılık elbette ki vardır.
Devletleşme süreçlerini tamamlamış olan ülkelerde,halkın varlığı Dünya
kamuoyunca kabul edilmiş ve bu halk kendi toprakları üzerinde
yaşamaktadırlar. Doğal olarak bu halkları daha ziyade,daha rahat yaşama
koşullarını yaratan programlar daha çok ilgilendirmektedir.
Devletleşme süreçlerini tamamlamamış ve devletleşme mücadelesi veren
halkları (Kürt'ler gibi) ise daha rahat yaşama koşulları yaratan ve
sunan programlar elbette ki ilgilendirmekle beraber birinci hedefleri
değildir,olmamalıdır.Bu halklar için birinci hedef
kuşkusuz,devletleşmeye giden yolu sağlıklı bir şekilde gösteren ve
“nasıl bir devlet''sorusuna halkın temel istemlerine göre sağlıklı bir
cevap olabilecek programlar ilgilendirmektedir.
Başta da vurguladığımız gibi Kürtler, tarihten günümüze kadar ve bugün
bile içinde bulundukları özgün konum ve şartları itibarı ile Dünya'nın
en mazlum halklarındandır
Kürtler devletleşme sürecini tamamlamamış,devletleşme konusunda kendi
geleceklerini tayin etme arayışındadırlar.
Dolayısıyla Kürtlerde yol göstericilik, öncülük etme konusunda ve biraz
daha ileri gidersek halkı yönetme iddiası ve talebi ile yeni yeni yola
çıkan kurumların/organizasyonların programlarını ve tüzüklerini
oluştururken, başka herhangi bir organizasyondan alıntı yapmadan, kendi
öz düşünceleri ile tabiri caiz ise sırat köprüsünden geçecekmiş gibi en
ufak ayrıntıyı atlamadan Kürt halkını,bir araya getirecek/bütünleştirecek, herkese hitap edebilecek, deyim yerinde ise Kürtlerin kanayan yarasına derman olacak programlar oluşturmaları gerekir.
Çünkü söz konusu olan bir halkın kaderidir.
02.06.2008
|